Bugünlerde tüm dünyanın ilgi odağı olan ‘sürdürülebilirlik akımı’ hızla değişen trendlerin, büyük başlıkların arasında kaybolmadan bunun bir akım değil zorunluluk olduğu gerçeğiyle yüzleşmeliyiz.

Ekosisteme en çok zarar veren endüstrilerin başında gelen moda endüstrisi küresel atık suyun %20'sinden sorumlu ve sadece tekstil üretiminin her yıl atmosfere 1,2 milyar ton sera gazı saldığı tahmin ediliyor. Muhtemelen sadece 1 kez giydiğimiz kıyafetler için petrol gibi yenilenemeyen kaynakları kullanıyoruz ve sonrasında bu kıyafetleri çöpe atarak yok ettiğimizi sanıyoruz. Ortalama bir Amerikalı her yıl 37 kg kıyafeti çöpe atıyor ve dünyada giyim ürünlerinin sadece %12’si geri dönüştürülebiliyor. Peki size bir gerçeği daha söylesem?

Şu anda moda endüstrisinde kullanılan geri dönüştürülmüş polyesterin çoğu aslında eski giysilerden çok atık şişelerden geliyor. Hızlı modanın tüketiciye sunduğu ucuz kıyafetler ne yazık ki geri dönüştürülemeyecek kadar kalitesiz. 

Hayatımıza son 5 yılda temelli yerleşen hızlı moda bizi “kendimize sormamız gereken sorulardan” uzaklaştırıyor, hatta kaçırıyor. Her yıl yaklaşık 56 milyon ton kıyafet satın alınıyor ve bunun 2050'ye kadar 160 milyon tona çıkması bekleniyor. Artık alışveriş yaparken daha az düşünüyor daha çok alıyoruz. 

Yüksek seslerle, büyük harflerleDAHA SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR DÜNYA BİZİM ELİMİZDE” 

Moda aktivistleri endüstrinin yıllardır konuşmaktan kaçındığı sorunları yüksek seslerle, büyük harflerle tüketicilere anlatıyor. Akıl almaz kumaş israfları, geri dönüştürülemeyen atık giysiler artık kapalı kapılar ardında gizlenmiyor, yani artık kısaca moda endüstrisinin yanı sıra bizim de bireysel bir görevimiz var; daha bilinçli olmak! 

Daha sürdürülebilir bir dünya için ne yapabiliriz?

İlk olarak alışveriş alışkanlıklarımızdan başlayalım. Hızlı moda kültürünün iki haftada bir sunduğu trendlere yetişirken, alışveriş normlarımızı da beraberinde değiştirdik. Uzun ömürlü giysiler yerine birkaç saat ya da birkaç pozluk giysileri tercih ediyoruz. Stil yansıtmanın tek yolu trendleri kovalamak değildir. Her yıl sayısız parça hayatımıza giriyor ve çok azı sene sonunda hayatımızda varlığını sürdürür vaziyette oluyor. Coco Chanel’inde dediği gibi “moda gelip geçicidir, stil ise kalıcıdır.” Kendi çizgimizi sürdürülebilir modayla destekleyerek kaliteli ve uzun ömürlü parçalara sahip olabiliriz. Kumaşın içeriği, nasıl üretildiği ve zamanı geldiğinde geri dönüşüp dönüşemeyeceği günümüz dünyasında trendlerden daha çok bahsedilmesi gereken kavramlar. 

Gardıropların kapıları açılsın! Bu sezon giymediklerimizi ayırırken geri dönüşüme yollamadan önce bir kez daha düşünüyoruz. Çevrim içi ikinci el sitelerinden giymediğimiz ürünleri satabilir ya da ihtiyaç sahiplerine bağışlayabiliriz. Kıyafetleri uzun yıllar yaşatmanın en iyi yollarından biri başkalarına sevk etmek. 

Sürdürülebilirlik sadece moda sektörünün değil tüm dünyanın önümüzdeki günlerde en sık konuşacağı konulardan biri olacağı şüphesiz. Moda endüstrisi içinse, inovatif tasarımlarla karşılaşacağımız yeni bir dönemin kapısı açıldı. Sürdürülebilirliğin en ünlü savunucularından Stella McCartney örümcekten ipek üretirken aynı zamanda mağazalarında ve ofislerinde rüzgâr enerjisi kullanıyor. Büyük tasarımcıların tarım ve hayvancılığa yani her şeyin başladığı yere yönelmeye başladığı bu uzun soluklu sürecin moda dünyasına yeni bir soluk getireceğine inanıyorum. 

Avustralya’da sürdürülebilirlik editörü ve kitap yazarı olan Clare Press "Yavaşlamamız, giysilerimizle yeniden bağlantı kurmamız ve onları yeniden takdir etmemiz gerekiyor," diyor. 

Daha bilinçli olduğumuz, sürdürülebilir yarınlara… Yeni yılımız kutlu olsun

Instagram: @edabagt

2 Yorum

  1. Başarılı bir yazı, bilgilendirici 👏🏻

  2. Harikaaa bir yazı olmuuuş. Son zamanlarda okuduğum en mantıklı yazılardan.

Yorum Alanı

Lütfen gerekli Alanları Doldurunuz *