Grey sohbette bu ay ki konuğum; herkesin yakından tanıyıp, sevdiği oyuncu ve "Bir Dileğim Var" derneğinin kurucusu sevgili Alper Türedi.
"Yaşama tutunmaya çalışan bir çocuğu en son ne zaman sevindirdiniz?" sözleri ile kalbime dokunan sevgili Alper Türedi kurduğu "Bir Dileğim Var" derneği ile sadece bir yardım hareketi başlatmadı aynı zamanda kalpleri birleştiren umudu çoğaltan bir yolculuğa çıktı. Gelin bu şahane oluşumun hikayesini kendisinden dinleyelim.
Bu vesile ile bu ay aramıza katılan ve bu röportajı yapmamıza olanak sağlayan Sakarya sorumlumuz sevgili Burcu Kaya'ya sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Merhabalar, Grey okurları için kendinizi tanıtır mısınız, Alper Türedi kimdir?
Oyuncuyum, 1971 Bursa doğumluyum, evliyim, bir oğlum var. "Seni hatırlamıyoruz, nerede oynadın?" diye merak eden olursa; Kara Para Aşk, Karadayı, Sana Bir Sır Vereceğim, Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz, Seksenler, şu an yayında olan Yalı Çapkını gibi yapımlarda oynadım. Ayrıca burada bulunmamızın nedeni olan "Bir Dileğim Var" derneğinin kurucusuyum.
Mutlu olmanın ‘Almakla’ değil, ‘Vermekle’ olduğunu anladım…
Bize derneğinizin doğuşunu, yolculuğunu ve dönüşümünüzü anlatır mısınız?
Oyuncu olmadan önce lojistik sektöründe çalışıyordum. 23 yaşında evlendim ve oğlum dünyaya geldi ama Allah biliyor ya, gönlümde hep bir kız evlat yatıyordu. Neyse, ilk çocuktan sonra kardeşi olsun, paylaşmayı öğrensin, birbirlerine kol kanat gersinler diye ikinci çocuğa karar verdik ve dualarım kabul oldu. Kızım Ülkü dünyaya geldiğinde dünyalar benim olmuştu. Ancak 2,5 yaşına geldiğinde lösemi teşhisi kondu. Bu hastalığın sebebi bilinmiyor ve sebebi bilinmediği için kesin bir çözümü de bulunamıyor. Her lösemi hastasına uygulanan kemoterapi tedavisi Ülkü’ye de uygulandı, ancak Ülkü’nün kalbi buna 35 gün dayanabildi. Ülkü’nün doğduğu yıllarda şimdiki akıllı ilaç sistemleri yoktu; boyuna, kilosuna ve yaşına göre ince hesaplarla uygulanan dozlar değildi ve ağır bir tedaviyi bünyesi kaldırmadı. Ölümünden 3 gün sonra işe gitmek için uyandığımda kendimi Ülkü’nün yattığı hastanenin durağında buldum… Zor zamanlardı elbette; evlilikle beraber bu acıyla baş etmek daha da zordu. Baş edemedik ve ayrıldık. Ülkü'nün vefatından 12 sene sonra, 2014 Mayıs ayında bir gece yatağımda telefonda Facebook'ta gezinirken (o zamanlar Instagram yoktu ya da varsa benim haberim yoktu) bir grup kurdum. Grubun adını da “Bir Dileğim Var…” koydum; “Bu çocuklar için artık bir şeyler yapmalıyım” dedim. Ertesi gün Ülkü’nün vefat ettiği hastaneyi ziyaret edip onkolojideki tüm çocuklarla konuşmak istediğimi söyledim. Yolculuğum 12 çocukla başladı; her çocukla sohbetimin sonunda gözlerinin içine bakarak "Dile benden ne dilersen…" dedim ve bu günlere kadar geldik. O zamanlar sadece onkolojide tedavi gören çocukların dileklerini gerçekleştiriyorduk; şimdi yaşamsal risk taşıyan çocukların dileklerini, ihtiyaç sahiplerinin de eksiklerini tamamlamaya çalışıyoruz. Bir bot, bir mont ya da erzak ihtiyacı gibi. Derneğimizin web sayfasında çeşitli bağış ve yardım seçenekleri var. Bir Dileğim Var, tıkla.
Karşınıza çıkan en büyük engel neydi?
Yaşadığım tüm zorlukları büyük bir nefesle tölere ettikten sonra şöyle anlatayım: Sırf kendi çıkarları için, eskiden niyetine uygun bir şekilde yapılan iyiliklerin karşı tarafı rencide etmemesi adına söylenen “Bir elin verdiğini öteki görmemeli…” sözünü kılıf yaparak gizli saklı işler çevirip dernekleri hortumlayanlar, işime çomak sokmaya çalıştı. Hayır, efendim kabul etmiyorum! Ayıp değil, görgüsüzlük değil; niyetimiz rencide etmek hiç değil, o yüzden özellikle herkes görmeli, bilmeli ve duyurmalıyız. Biz gerçeğiz ve neysek oyuz, her şeyimiz ortada. Her şey açık seçik ve şeffaf olmalı. Benim şeffaflığım birkaç derneği rahatsız etmiş olmalı ki, önümüze taş koymaya çalıştıkları çok zaman oldu. 2016 yılında en iyi sosyal sorumluluk projesi ödülü aldığımızda bir mesaj vermiştim, aynı mesajı yinelemek istiyorum: “Verdiğimiz kalıcı rahatsızlık devam edecektir, kimseden çekinmiyor ve özür dilemiyoruz.”
Peki, yolunuzda ilerlemenize yardımcı olan firma var mı, varsa bizimle paylaşabilir misiniz?
Elbette paylaşırım: Türk Hava Yolları bize her sene ücretsiz uçuş imkânı sağlıyor. LCW, kaç çocuk desem bedelsiz kıyafet yolluyor. Yurt İçi Kargo taşımacılık ve ulaştırmada elimiz, kolumuz diyebilirim. Sponsor demeyi hiç sevmiyorum, o yüzden kataloğumuzda da belirttiğim gibi en büyük destekçilerimiz.
Derneği kapatmayı düşündünüz mü hiç?
Aslında şöyle başlamıştı: Bu hastanedeki çocukların dileklerini bitirip grubu kapatırım diye düşünmüştüm ama kapatamadım; sanki Ülkü bir yerlerden beni izliyor ve her çocuğun mutluluğu onu da sevindiriyor gibi hissediyorum. Ama şöyle bir şey var: Dileğini gerçekleştiremeyeceğim bir çocuk olursa onun yükünü taşıyamam, o zaman kapatırım… Diğer çocukların dileklerini gerçekleştirirken, aklımın ve kalbimin bir köşesinde o dilek hep kalacağı için devam edemem.
Geçmişe dönebilseydiniz kendinize hangi tavsiyeyi vermek isterdiniz?
Konservatuar okumak isterdim. Elhamdülillah alaylıyım :) Gönlümde hep tiyatro vardı; o ahşap zemine çıkmak, prova aşamalarını yaşamak, en son selamlamaya çıkmak… Bu zamana kadar tüm hayallerimi gerçekleştirdim, içimde kaldığı için hiç düşünmeden bu tavsiyeyi verirdim.
Sırf kendi çıkarları için, eskiden niyetine uygun bir şekilde yapılan iyiliklerin karşı tarafı rencide etmemesi adına söylenen “Bir elin verdiğini öteki görmemeli…” sözünü kılıf yaparak gizli saklı işler çevirip dernekleri hortumlayanlar, işime çomak sokmaya çalıştı. Hayır, efendim kabul etmiyorum!
Bizlere mesajınız veya tavsiyeniz nedir?
4 tavsiyede bulunmak isterim: 1.si bir çocuk bulun; hasta olmasına, yaşamsal risk taşıyan bir hastalıkla mücadele etmesine gerek yok, ama ihtiyaç sahibi olduğundan emin olun ve dileğini sorun. Korkmayın, çocuklar yetişkinler kadar açgözlü olmuyorlar. 2.si yardımda bulunacağınız derneğin gerçek, görünür olmasına dikkat edin, yani muhatap olabileceğiniz, hesap sorabileceğiniz gerçek bir kişi olsun. 3.sü yardımda bulunduktan sonra yardımınızın nereye veya kime gittiğini takip edin, ulaşıp ulaşmadığından emin olun. Sonuncusu ise bu yardımlarınızı başkasına örnek olması açısından anlatın ve yayın. Mesaj ise: Yalnız yaptıklarımızdan değil yapmadıklarımızdan da sorumluyuz mesajını verip elimizi taşın altına sokmaya çekinmeyelim derim.
Peki çorbada bizim de tuzumuz olsun; bağış yapmadan işin ucundan tutmak istesek zincirin hangi halkası olabiliriz?
Gençlere anlatın, yayın...
10 kişiye anlatsanız, bu 10 kişiden 2'sini kazansak ve o 2 kişi aynı şekilde yaysa bu şekilde milyonlara ulaşabiliriz… Merhamet ve iyiliği elinizden geldiği kadar herkese bulaştırmanızı isterim. Yayın, 10 kişiye söyleyin, duyurun. Dokunmanızı bekleyen çok sayıda çocuk var.
0 Yorum