Yaklaşık 4-5 senedir başarı hikayelerini yazıyorum ve konuklarımın öykülerinde fark ettiğim şey yapılmayanı yaptıkları oldu.

Yine bir başarı öyküsüyle karşınızdayım lakin bu kez yaptım oldu başarılarından değil. Bu kendiyle tanışan, onu onurlandıran ve bunu çok zarifçe yapan bir kadının hikayesi... Kendisiyle kalmanın huzurundan kalabalıklarda daha da mutlu olan bir bireyin başarı hikayesi bu. Demiştim ya; "bla bla bla doktorasını yaptım"dan uzak, önce kendini kendiyle barıştıran bir başarı hikayesi…



Öykü Yıldırım Lüleci kimdir?
Öykü Yıldırım Lüleci 32 yaşında evli çocuklu bir psikolog. Etraftakilerin “ah yavrum sana neden bir kardeş yapmadılar” diye üzüldüğü, ailemin tek çocuğuyum. Tek çocuk olmaya dair en ufak bir şikayetim de yok. Tek çocuk olmamın başarı öyküme katkısı çok büyük. Doğma büyüme İzmitliyim diyeceğim ama büyümeme ciddi ölçüde katkısı olan bambaşka bir şehir daha var; üniversite yıllarımın geçtiği Sofya.

“Çocuklarınızı; onları sömüren, değersizleştiren, zorbalık yapan insanlardan korumak istiyorsanız, onlara kendileriyle vakit geçirebilmeleri için fırsat yaratın. Yalnız kalmaya dair toleranslarını geliştirmeleri için ortam hazırlayın.”

Başarı hikayenizi sizin o sihirli anlatımınızla dinleyelim mi? Çünkü bu hikayeden hepimizin ilham alacağına eminim.
Başarı öyküm, kendimle kalmaktan korkmadığımda başladı... İlk okulda birbirimize hatıra defterleri doldururduk, en korktuğun şey kısmına hep “yalnız kalmak” yazardım. Bunun bir gün benim süper gücüm olabileceğini bilmediğim yaşlardı. Çalışan anne-baba çocuğu olduğum için 7 yaşından beri evde tek kalmaya başladım. Başlarda ürkütücü gelen yalnızlık, bir süre sonra beni keşfetmeye itti. Ve şu an yalnız kalabilme becerim bana hayatta ne olursa olsun “en kötü ne olabilir?” sorusuna verilecek her cevapla baş etme gücünü veriyor. Düşünsenize; verdiğiniz hiçbir kararda, hiçbir vazgeçişte, hayatınıza dahil edeceğiniz hiçbir şeyde hesaba yalnız kalma korkusunu katmıyorsunuz. Kimsenin sizi onaylaması ya da reddetmesi artık umrunuzda olmasaydı ne kadar özgür hissederdiniz değil mi? Çocuklarınızı; onları sömüren, değersizleştiren, zorbalık yapan insanlardan korumak istiyorsanız, onlara kendileriyle vakit geçirebilmeleri için fırsat yaratın. Yalnız kalmaya dair toleranslarını geliştirmeleri için ortam hazırlayın. Çünkü ister bir çocuk ya da bir yetişkin olun, kendinizle baş başa kalmaya dair çekinceniz varsa, size zarar veren kimseyi hayatınızdan çıkartamazsınız. Yalnız kalmaktan korktuğunuzda, hayalini kurduğunuz işe atılmadan önce herkesin onayını almayı beklersiniz. Oysa o işe atılabilmek için, hayatınızda en az 1 kere yalnız bırakılmanız ve yalnızken neler başarabildiğinizi görmeniz yetecektir.

Başarılı demek sizin için ne demek?
Başarı benim için kendinin en iyi versiyonunu gerçekleştirmek adına geçtiğin süreçlerin hepsini kapsıyor. Başarıya günün sonunda elimizdeki bir netice olarak bakmıyorum. Süreci nasıl değerlendirdiğin ve payına düşenleri yeterince alabilmenle alakalı olduğunu düşünüyorum. Sonuç odaklı olmak ve başarı öyküsünü orada aramak, insanı etik değerlerden uzaklaştırabiliyor.

Sarı ve mavi bir prensin annesisiniz. Annelik unvanında başarılı olmakla ilgili eminim bize anlatacak şahane anekdotlarınız vardır.
Annelikte kendimi başarılı değil ancak “good enough” yani yeterince iyi hissetmeyi önemsiyorum. Sizin annelikteki başarı öykünüz çocuğunuzun en derin yarası olabiliyor. Annelikte en kıymet verdiğim şey, oğluma “her ne olursa olsun ben buradayım” ı hissettirmek ve ne yaşarsa yaşasın onu yargılamadan dinleyeceğime inanması. Ben, her ne olursa olsun ailem arkamda diyerek büyüdüm ve her seçimimde desteklendiğimi sonuna kadar hissettim. Şu an olduğum yerdeki memnuniyetimi buna bağlıyorum. Hepsi benim seçmeme izin verilen kararların sonucu, dolayısıyla zorlukları da tatlı geliyor.

Hayatımızda başarısız ve değersiz hissettiğimiz anlarda yola nasıl devam etmeliyiz?
Öncelikle başarılı olmamız beklenen konunun bizim potansiyelimize uygun olup olmadığını gözden geçirmek gerekiyor. Bir de kime ve neye göre başarısız olduğumuzu düşünüyoruz, bunu da irdelemek lazım. Değerlilik ya da değersizlik, birinin ya da bir oluşumun bize layık görebileceği bir kavram değil. Varoluşumuz zaten çok değerli. Ancak dikkat etmemiz gereken şu ki; bizi değersizleştirmek üzere bir davranış ya da tutum varsa orada olmak ya da olmamaya dair seçim hakkımız mutlaka vardır. Bu seçim hakkını kullanabilmek gerekir. Kullanmamıza engel olan düşünce yapılarımız var ise, bu düşüncelerin rahatını bozup yerine yeni düşünce yapıları koyulabilir.

Herkesin kabulü olan başarı kıstaslarına uyamayınca başarısız olma girdabından bizi kurtarın Sevgili Öykü…
Kim yahu şu herkes? Bizler müziğe yatkın, matematik dersi zayıf çocuklara matematik dersi aldırmayı bırakıp, müzikte kendini geliştireceği bir kursa yollamayı akıl ettiğimizde bu başarı kompleksinden kurtulacağımızı umuyorum. Birilerinin başarı kriterine uyum sağlamaya çalıştığınızda hem onların sizden beklentisine yeterince cevap verememiş olacaksınız hem de kendinizde var olan yetenekleri köreltmiş olacaksınız. Kendinize “ben ....... yapmakta başarılıyımdır” listesi yapmayı deneyerek süper güçlerinizi fark edebilirsiniz.

Sizin başarısızlık hikayenizden doğan bir başarı hikayeniz var mı?
Evet var. İlk evlendiğimde biber dolması yapmıştım. Öyle harika olmuş ki, eşim yemeye kıyamadı, dolmayı duvardaki bazı delikleri kapamak için sıva olarak kullanmayı teklif etmişti. 5 yıl ailede dalga konusu oldu dolmam. Dolma yapmayı bırakın dolma demek bile yasaklandı bana. Ama ben bu oyunu bozarım arkadaş dedim ve biber dolmasını gölgede bırakacak bir kuru patlıcan dolması denemem oldu. Tadına bakana kadar kimseye yapacağımı söylememiştim yine hüsran olsaydı sessizce çöpe gidecekti. Öyle güzel olmuş ki, şu an ailede en iyi kuru patlıcan dolmasını yaptığıma yemin edebilirim.

Annesiniz, bu duyguyu sevdiniz mi?
Anne olmayı çok sevdim. Şimdiye kadar doğru bildiklerimin yanlış olduğunu, asla dediklerimi hoş görebilmeyi, sabrı, empatiyi yoğunlaştırılmış bir program halinde öğretti annelik. Oğlumla her an öğrendiğim, onun keşfine eşlik ettiğim her an çok keyifli.

Annenin bu rutinlerde kendini değersizleştirmemesi için öncelikle anne olmanın onu kendi bireyselliğinden uzaklaştırmaması gerektiğini hatırlaması lazım.

“İster ev hanımı olsun ister çalışan anne, her kadın duygusal ihtiyaçlarına kulak vermeli ve bu ihtiyaçları başkalarının fark edip karşılamasını bekleyerek zaman kaybetmemeli. Bunu hak ettiğini kendine hatırlatarak, istikrarlı bir duruş sergilemeli.”



Bir anne zaman zaman rutinin karabasanına maruz kalıyor. Ve sonra evin içinde kendini değersiz, hiçbir işe yaramayan biri gibi hissediyor. Onu bu dayanılmaz duygudan kurtarmak için birkaç ipucu versek nasıl olur? Çünkü gerçek başarının kendini kabulle başladığını söylemiştiniz.
Annelerin kendilerini mutlu etmek üzere yaptıkları şeylerde genelde suçluluk hissiyle karşılaşıyoruz. Oysa anne, kendi duygusal kasesini doldurmadan, çocuğuna uzun vadede iyi gelemeyecek. Bu gerçekliğe ikna olup, destek istemeyi bilmek gerekiyor. İster ev hanımı olsun ister çalışan anne, her kadın duygusal ihtiyaçlarına kulak vermeli ve bu ihtiyaçları başkalarının fark edip karşılamasını bekleyerek zaman kaybetmemeli. Bunu hak ettiğini kendine hatırlatarak, istikrarlı bir duruş sergilemeli.

“Instagram'da kimsenin mutfak tezgahında bulaşık yok, sizce bu gerçek olabilir mi?”

Instagram anneciliğine ve bu durumun anneler üzerindeki baskısından biraz bahseder misiniz?
Instagram'daki gerçeklikten ve pedagojik bilgiden uzak paylaşımların anneler üzerinde ciddi anlamda bir yetersizlik duygusu yarattığını gözlemliyorum. Orada paylaşılanlardan etkilenen anneler, kendi çocuklarının gerçekliğini, gelişimini, ihtiyaçlarını, doğasını yok sayarak diğer çocuklarla bir kıyaslama haline giriyorlar. Ve çocuklarının doğasına aykırı etkinlikler, yaklaşımlarla çocuklarıyla aralarındaki güvenli bağı zedeliyorlar. Ayrıca oradakileri uygulama telaşı anneler üzerinde de maddi manevi yetersizlik duygusuna yer açtığı gibi, eşler arasındaki iletişimi de olumsuz etkiliyor. Aslında paylaşımları görüp herhangi bir duyguya girmeden önce kendinizden yola çıkabilirsiniz, sizin Instagram'a koyduğunuz son beş fotoğraf iç dünyanızla, yaşam gerçekliğinizle ne kadar uyuşuyor? Instagram'da kimsenin mutfak tezgahında bulaşık yok, sizce bu gerçek olabilir mi?

Öykü Yıldırım Lüleci‘yi anlatan hayat mottosu kıvamında bir kaç cümle istesem?
Kendime beni çok mutlu eden ya da üzen bir anda hep şunu hatırlatırım; “GEÇECEK.” Bu mutlu bir an ise daha çok keyfini çıkartmamı sağlar, zor bir an ise umut verir. Ayrıca VARSAYMA- FARZETME- SOR YA DA YAŞA VE GÖR ! Olayları genelde varsayımda bulunmadan açık iletişimle çözmeyi tercih ediyorum. Herkese de açık iletişim kurmayı, varsayımları bırakmayı tavsiye ediyorum.

Sevgili Öykü'yü instagram'da size iyi gelen yazılarıyla takip edebilirsiniz...

0 Yorum

Yorum Alanı

Lütfen gerekli Alanları Doldurunuz *