Merhabalar ben Selma Kahraman. Gölcük doğumluyum. Okul ve spor hayatım burada geçti. Gölcükspor’da uzun yıllar lisanslı basketbol oynadım. Spor, her zaman hayatımda oldu diyebilirim. Gizem ve Gözde adında iki kızım var. İkisi de psikolog olarak meslek hayatlarına devam ediyor. Tüccar bir ailenin kızıyım. Girişimcilik ile ilgili küçüklüğümden başlayan bir kariyerim var. Halkla İlişkiler mezunu olmakla birlikte, ailemin iş yerlerinde gelişerek ve geliştirerek uzun yıllar ticaret hayatında bulundum. Tüm bu deneyimler, bugün eğitimcisi olduğum profesyonel koçluk ve danışmanlık yolculuğuma hizmet ediyor.
İş hayatında sizi en iyi tanımlayan üç kelime nedir?
İşine hakim, etkileyici, içten!
“Başardım” dediğiniz en gurur verici anınız nedir?
Bu sorunun cevabını verirken zihnimde birçok anı gidip geldi. Temiz hislerle kendimi kutladığım bir anıyı anlatmak isterim. Aile değerleriyle birlikte girişimcilik, farkında olmadan yaşam işleyişimizin içinde yer almış. Bugünün başarısına olan katkısını da kü.ümseyemem. Oldukça aktif bir çocuktum. Etrafımda çok fazla arkadaşım vardı. Eskiye baktığımızda, bugünün teknolojik şartları olmamakla beraber dışarıda daha güvenli ortamlarda olabiliyorduk. Arkadaşlarımla bisiklete binmeyi, ağaç tepelerinde gezinmeyi severdim. Kolayca arkadaş olabilmek ve birlikte bir şeyler üretmek güçlü yönlerimden biriydi. Gruplarımız olur, oyunlar oynardık. Yine böyle bir zamanda onlara bir teklif getirdim. Sekiz arkadaştık ve sürekli müzik dinliyorduk. “Artık hareket edelim. Zamanın güzel dans müzikleriyle çalışarak bir dans topluluğu oluşturalım,” dedim. Söylerken o kadar heyecan doluydum ki büyük ihtimalle onlar da benim heyecanıma uyumlandı. Kabul ettiler ve bu fikir üzerinden çalışmalara başladık. Peki! Nerede çalışacaktık? Sekiz kişiyiz, alan uygunluğu gerekli. Şartlarımız çok kısıtlıydı, dışarıda çalışamazdık çünkü zamanın kasetçalarına elektrik gerekliydi. Yakın arkadaşım Noyan’a teklifte bulundum: “Senin annen de çalışıyor, baban da ve terasınız hepimizi alacak kadar büyük.” Evet, yer belirlenmişti. Başladık çalışmalara, birlikte koreografi hazırlıyor ve deniyorduk. Dans hareketlerimizi geliştiriyorduk. Günler daha eğlenceli ve amaçlı geçiyordu. Sonra birden aklıma, araya skeçler de koyarsak gerçek bir gösterim hazırlamış olabileceğimiz geldi. Tabii bu kadarla da kalmadı. Hazırladığımız gösteriyi ücret karşılığında sunup para da kazanabilirdik. Öyle bir yer olmalıydı ki arka sıradan da görünsün. “Merdiven!” Evet, bu işimizi görecekti. Merdiven olsun ama giriş boşluğu da kocaman olsun. “Nerede var, nerede var?” Bizim merdiven boşluğu oldukça geniş, tek katlı olduğu için seyirci rahatsız olmayacak. Ve yoğun çalışmalardan sonra hazırdık. Artık duyuru zamanı gelmişti ve kü.ük süslü kâğıtlardan bilet yapıp 2,5 liraya sattık. O gün geldi ve gösterimizi başarıyla sergiledik. Kazandığımız para ile yapmak istediklerimizi sıraya koyarak gerçekleştirdik. Bu, keyifli hissettiğim güzel bir başarı hikâyemdi. Zihin aslında neşe, mutluluk, barış ve sevgi için programlanmış. Dünyaya geldikten sonra bunu biz değiştiriyoruz biraz da… Düşünsenize, papatya açabilmek için çok düşünmüyor ya da “Bu yıl neden pembe açamıyorum?” demiyor. Programındaki durumu yaşıyor ve zamanı geldiğinde soluyor. İnsan farklı… İnsanda doğal yeteneğini bozabilme kabiliyeti var. Başarı, biraz da doğamızı ve potansiyelimizi fark etmekten geçiyor. Hepimizin sürdürmekte olduğu ve yönettiği bir yaşamı var. Planladığımız her şey arzu ettiğimiz gibi gitmeyebilir. Belirleyici olan, olaylar karşısında aldığımız tutumlardır. Tutumlarımız içerisinde fark ettiğimiz değişen özelliklerimiz olabilir. Güzel haber: İnsan, bozduğu yeteneğini yeniden tamir edebilme kabiliyetine de sahip. Sevgilerimle.
Instagram: sellmakahraman / heroacademy
0 Yorum