Çocuk Hekimliğinde Sevgi ve Güvenin Gücü

 

Kendinizi tanıtır mısınız?

İstanbul Çapa Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra, Kocaeli Üniversitesi Çocuk Hastalıkları Anabilim Dalı’nda ihtisasımı tamamladım. Mecburi hizmetimi tamamladıktan sonra sekiz yıl boyunca devlet hastanesinde görev yaptım. Ardından özel sektöre geçerek dokuz yıldır Özel Adatıp Hastanesi’nde çalışıyorum. Mesleğimi, özellikle de çocuk hekimliğini büyük bir aşkla icra ediyorum. Ailelerin en değerli varlıkları olan çocuklarına sağlık hizmeti sunmak ve onların hayatlarının farklı dönemlerine tanıklık etmek bana tarifsiz bir mutluluk ve tatmin duygusu veriyor. Bebeklikten çocukluğa kadar uzanan süreçte, bu minik canlarla geçirdiğim zaman, onların sevgisini kazanmak ve sağlıklı bir şekilde büyüdüklerini görmek mesleğime olan bağlılığımı daha da derinleştiriyor. Ailelerle kurduğum güven ve sevgi temelli ilişkiler, karşılıklı anlayış ve saygı çerçevesinde bütünleşerek işimi gönülden yapmamı sağlıyor.

Hastalarımla aramdaki bağ, sadece doktor-hasta ilişkisinden çok daha fazlası. Bizim muayene odamızda korku değil, güven ve sevgi var. Çocuklar buraya endişeyle değil, heyecanla geliyor; çünkü onlar için bir doktor değil, “doktor teyze”yim. Küçük hastalarımın gözlerindeki neşeyi, sarılmalarını ve samimi sevgilerini hissetmek mesleğimi daha da anlamlı kılıyor. İşte bu yüzden bizde doktor korkusu yok, “doktor teyze aşkı” var!

Mesleğinizde karşılaştığınız en büyük zorluklar nelerdi ve bunların üstesinden nasıl geldiniz?

Çocuk doktoru olmak, hem duygusal hem de fiziksel olarak yoğun bir meslek. En büyük zorluklardan biri, hastalarımın sağlığı için elimden geleni yaparken bazen sınırların olması ve her zaman her şeyi kontrol edememek. Ailelerin endişelerini anlamak ve onlara güven vermek de zaman zaman yorucu olabiliyor. Bu zorlukları aşmak için öncelikle kendimi geliştirmeye, güncel kalmaya ve güçlü bir iletişim dili oluşturmaya odaklandım. Empati, sabır ve iyi bir ekip çalışması bu süreçte bana en çok yardımcı olan unsurlar oldu. Aynı zamanda, kendime de zaman ayırarak tükenmişliği önlemeye çalışıyorum. Sevdiğim aktivitelerle ilgilenmek ve destekleyici bir çevreye sahip olmak çok önemli. Ama tüm zorluklara rağmen, bir çocuğun iyileştiğini görmek ya da bir ailenin teşekkür dolu bakışlarını yakalamak, bu mesleğin en büyük ödülü oluyor.

Tıp alanında mesleki tükenmişlikle başa çıkmak için önerileriniz neler?

Doktorluk, yoğun ve duygusal olarak yıpratıcı bir meslek. Bu yüzden mesleki tükenmişliği önlemek için kendime iyi bakmaya özen gösteriyorum. Spor yapmak, müzik dinlemek, sosyal ortamlarda sevdiklerimle vakit geçirmek ve seyahat etmek benim için harika bir denge sağlıyor. Aynı zamanda, sosyal medyada takipçilerim olan annelerle iletişimde olmak ve onların pozitif geri dönüşlerini almak bana büyük motivasyon veriyor. Bir çocuğun sağlığına kavuştuğunu görmek kadar, annelerin güvenini ve sevgisini hissetmek de beni mutlu ediyor ve mesleğime olan tutkumu canlı tutuyor.

Tıp alanında değiştirmek veya iyileştirmek istediğiniz bir şey var mı? Bu konuda neler yapılabileceğini düşünüyorsunuz?

Sağlık alanında en büyük dileğim, hasta-hekim arasındaki güvenin güçlenmesi ve sağlık çalışanlarına daha güvenli, huzurlu çalışma koşulları sağlanması. Daha sakin ve yeterli zaman ayrılabilen bir muayene ortamı, hem hekimlerin daha verimli çalışmasını hem de hastaların daha iyi hizmet almasını sağlayacaktır. Son yıllarda artan güvensizlik ve sağlık çalışanlarına yönelik şiddet, mesleğimizi zorlaştırıyor. Bunun önüne geçmek için hem toplumsal farkındalık artırılmalı hem de caydırıcı yasal düzenlemeler hayata geçirilmeli. Daha saygılı, anlayışlı ve güven dolu bir sağlık sistemi hepimiz için en büyük kazanç olur.

instagram: drarzusengoz

0 Yorum

Yorum Alanı

Lütfen gerekli Alanları Doldurunuz *