Kendinizi tanıtır mısınız?
Trabzon’da doğdum. Tıp Fakültesi dahil tüm eğitimimi Trabzon’da tamamladım. İhtisasımı Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde, Erzurum’da tamamlayarak 1994 yılı başında Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı oldum. 2004 yılında Doçent, 2010 yılında ise Profesör unvanını aldım. 2015 yılından bu yana Adatıp Hastanesi Tüp Bebek Ünitesi Sorumlusu olarak görev yapmaktayım.
Evliyim, eşim Nöroloji Uzmanı. Üç çocuğumuz var: Büyük kızım, Kanada’daki Calgary Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalışıyor. Küçük kızım Diş Hekimliği, oğlum ise İngiliz Dili ve Edebiyatı öğrencisi. Ayrıca, evimizde ailemizin bir parçası olan üç kedimiz var: Vera ve Gofret adlı dişi kedilerimiz ile Anakin adlı erkek kedimiz.
Mesleğinizde karşılaştığınız en büyük zorluklar nelerdi ve bunların üstesinden nasıl geldiniz?
Maalesef, ülkemizin en büyük sorunlarından biri olan liyakatsiz ve yeteneksiz yöneticilerin elinde bulunan kurumlarda çalışmak, benim için de meslek hayatımdaki en büyük zorluklardan biri oldu. Bu nedenle, erken emeklilik kararı alarak özel sektöre geçtim. Özel sektör, bu tür eksiklikleri büyük ölçüde aşmış durumda. Ancak, kamu sektörünün de bu seviyeye ulaşabilmesi için laik, demokratik yasal normlara bağlı, iyi eğitilmiş yeni bir neslin yetişmesi ve yönetimin kamucu bir sisteme evrilmesi gerektiğine inanıyorum. Genç neslin bunu başaracağına olan inancım tam.
Tıp alanında mesleki tükenmişlikle başa çıkmak içinönerileriniz neler?
Tıp alanında tükenmişlik, günümüzün en önemli sorunlarından biri haline gelmiştir. Kamuda liyakatsiz yöneticilerin yarattığı kaos ortamı, hekimlerin bu tükenmişliği derinden hissetmesine neden olmaktadır. Ağır çalışma koşulları, uzun mesai saatleri, neredeyse tamamı ödenmeyen fazla mesailer, hastalarla hekimleri karşı karşıya getiren ve hekimleri toplumun düşmanıymış gibi gösteren yanlış algılar, iş hayatımızı giderek çekilmez hale getirmektedir.
Uzun eğitim süreçleri boyunca zorunlu hizmet yükümlülükleri nedeniyle hekimler, nerede yaşayacakları konusunda bile belirsizlik yaşamaktadır. Alınan ücretler ise verilen emeğe kıyasla oldukça yetersizdir. Tüm bunlar, genç hekimlerin giderek artan oranlarda yurt dışına göç etmesine neden olmaktadır. Ne yazık ki, siyasetçilerin bu konuya yaklaşımı da son derece yetersiz kalmaktadır.
Tükenmişlik sorununa çözüm getirebilmek için:
Liyakat esaslı yönetim anlayışı benimsenmeli,
Çalışma saatleri makul seviyelere çekilmeli,
Yardımcı sağlık personeli sayısı artırılmalı,
Adil ve yeterli ücretlendirme sağlanmalı,
Toplumun eğitimi artırılarak, hekimler başta olmak üzere öğretmenler ve güvenlik görevlileri gibi meslek gruplarına karşı saygı ve empati geliştirilmelidir.
Ancak, her şeyin alınıp satıldığı bir sistem içinde tam anlamıyla bir yabancılaşma ve tükenmişlikten kurtulmanın zor olduğu da bir gerçektir.
Tıp alanında değiştirmek veya iyileştirmek istediğiniz bir şey var mı? Bu konuda neler yapılabileceğini düşünüyorsunuz?
Tıpta değiştirmek istediğim en temel konu, sağlığın tamamen parasız ve kamusal olmasıdır. Sağlık, eğitim, ulaşım ve barınma; herkes için ücretsiz ve erişilebilir olmalıdır. Her bireyin insanca yaşam hakkı çerçevesinde bir işi, başını sokabileceği bir evi ve yarınlarından endişe duymayacağı bir hayatı olmalıdır. Bunları hayata geçirmek, sanıldığı kadar zor veya imkânsız değildir.
Bu duygu ve düşüncelerle, 14 Mart Tıp Bayramı’nın hem topluma hem de tüm hekimlerimize sağlık ve mutluluk getirmesini diliyorum.
instagram: profdrbulentduran
0 Yorum